Yerli bir marka olarak tanıtılan zincirin, mahkeme belgelerine göre tamamen Amerikan kökenli bir marka olduğu belirlendi.
Milli takım ve birçok kuruluşa sponsor olan marka, kamuoyuna “yerli ve milli” imajıyla sunulurken, Ankara 4. Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesi’nin 2025 tarihli kararına göre, ABD merkezli firma Türkiye haklarını yıllar önce yerli girişimci Sertaç Yalçın’a devretmişti. Ancak davalı taraf markayı kendi adına tescil ettirerek, kullanım haklarını aşmış ve markayı “yerli ve milli” olarak lanse etmişti.
Dava dilekçeleri ve bilirkişi raporları, Türkiye’deki Arabica şubelerinin açılmasından itibaren markanın esas sahipleri tarafından franchise sözleşmeleriyle kontrol edildiğini gösteriyor. Davalı tarafın ise sözleşme hükümlerini ihlal ederek hem kullanıcıları hem de ABD merkezli firmayı yanlış bilgilendirdiği tespit edildi.
Mahkeme raporunda, davalının Türkiye’deki markaları kendi adına tescil ettirmesinin “ticari dürüstlük kurallarına aykırı” olduğu vurgulandı. Belgeler, Arabica’nın ABD’de 1976’da kurulduğunu ve uluslararası şube ağlarıyla bilinir hale geldiğini ortaya koyuyor.
Türkiye’de ilk master franchise anlaşması 2013’te imzalanmış, ancak yerli girişimciler kısa süre sonra markayı kendi isimlerine tescil ettirerek reklam ve web sitesinde “yüzde 100 Türk markası” algısı yaratmıştı. Mahkeme, bu eylemin kötü niyetli olduğunu ve markanın “yerli ve milli” olarak lanse edilmesinin gerçeği yansıtmadığını belirtti.
Sektör gözlemcileri, durumun hem yatırımcılar hem de tüketiciler açısından ciddi bir güven sorununa yol açabileceğini ifade ediyor. Mahkeme, Arabica markasının gerçek hak sahipliğinin ABD merkezli şirkette olduğunu tespit ederken, Türkiye’deki tescillerin devri veya hükümsüzlüğü konusunda nihai kararın sürecin tamamlanmasının ardından verileceğine dikkat çekti.
Arabica Türkiye’nin pazarlama stratejisi, tüketicilere “yerli ve milli” bir marka imajı sunarken, gerçek mülkiyetin tamamen uluslararası sermayeye ait olduğu mahkeme kararlarıyla belgelenmiş oldu.