Uyuşturucu, Ölüm, Sponsorluk ve Siyasi Bağlantılar: Gökalp İçer Skandalının Perde Arkası
Kripto para piyasasının en çok konuşulan isimlerinden Gökalp İçer, bu kez borsa, yatırım ya da sponsorluk faaliyetleriyle değil, insanı dehşete düşüren bir ölüm vakasıyla gündeme geldi. İddialar ve belgeler ışığında ortaya çıkan tablo, sadece bir trajik gecenin değil, aynı zamanda Türkiye’de medya, sermaye ve siyaset üçgenindeki karanlık ilişkilerin de sorgulanmasına neden oldu.
Şatafatlı Hayatın Karanlık Gecesi
Gökalp İçer’in ismi kripto dünyasında ICRYPEX borsasının yönetim kurulu başkanı olarak biliniyor. Ancak kamuoyunun onu asıl tanıması, Fatih Altaylı gibi agresif “muhalif” figürlere verdiği sponsorluklarla gerçekleşti. Altaylı’nın Youtube yayınlarında ve sosyal medya içeriklerinde sıkça karşılaşılan bu destek, birçok gazetecinin dikkatini çekmişti.
Ancak İçer’in adını bu kez gündeme taşıyan olay, bir genç avukat kadının ölümüyle sonuçlanan gece oldu.
İddiaya göre Gökalp İçer, sosyal medyada tanıştığı genç bir kadın avukatla evinde buluştu. İkili, Maslak’ta bir sokaktan temin ettikleri uyuşturucuyu kullandı. Gecenin ilerleyen saatlerinde genç kadın fenalaştı, kriz geçirdi. Ambulans çağrıldı ve genç kadın hastaneye kaldırıldı. Yoğun bakıma alınan genç kadının bir süre sonra beyin ölümünün gerçekleştiği ileri sürüldü.
Skandal Temizlik ve Şüpheli Serbest Bırakılma
Olayın daha da çarpıcı kısmı ise burada başlıyor. Genç kadının hastaneye kaldırılmasının ardından Gökalp İçer’in şoförünü orada bırakarak hızla evine döndüğü ve evde geniş çaplı bir temizlik yaptığı öne sürüldü. Ardından polise bilgi verilince, Gökalp İçer ifade için çağrıldı.
İfade tutanağı ise birçok soru işaretiyle dolu. İçer, “G. adlı kadının salona yalnız giderek uyuşturucuyu fazla kullandığını, bu yüzden kriz geçirdiğini düşündüğünü” söyledi. “Ara sıra uyuşturucu kullandığını ama bağımlı olmadığını” belirtti. Polis ifadesinde olay basite indirgenmiş, uyuşturucu maddelerin temin süreci, olayın kronolojisi ve başka kişilerle bağlantılar detaylandırılmamıştı. Ve tüm bu gelişmelere rağmen Gökalp İçer serbest bırakıldı.
Hatırlı İsimler, Medya Sessizliği ve Siyasi Bağlar
İddialara göre İçer’in yakın çevresinde yer alan bazı tanınmış isimler devreye girerek olayın medyada geniş yankı bulmasını engelledi. Öyle ki olay birçok haber merkezine ulaşmasına rağmen "dokunulmaz" gibi görünerek sansürlendi.
Gazeteci Mahmut Övür de köşesinde Gökalp İçer’in sponsor olduğu gazetecilerin ve içerik üreticilerinin sessizliğine dikkat çekerek şu soruyu sordu:
“Gazeteciler dışında sponsor olduğu siyasiler de var mı?”
Bu soru, işin yalnızca medya değil siyaset ayağının da olduğunu düşündürüyor. Kripto piyasasındaki sermaye gücünü “muhalif” figürler üzerinden yıkama çabası mı vardı? Siyasi partilerle finansal ilişkiler kuruldu mu? Kurultaylar ya da medya mecraları bu sermayeyle mi dönüyordu?
Kripto Patronunun Geçmişi: Harbiye, Siyonist Dövme ve Tartışmalı İmaj
Gökalp İçer’in Harp Okulu geçmişi ve kolundaki Davut Yıldızı dövmesi de bir dönem sosyal medyada tartışma yaratmıştı. Ulusalcı, milliyetçi ya da solcu kesimlerin bu isme farklı tepkiler vermesi, onun kimliğini ve durduğu yeri muğlaklaştırmıştı. Ne var ki, bu kez konu bir algı değil, bir ölüm.
Uyuşturucunun temininden kadının beyin ölümüne, ardından evdeki temizlik ve medyanın sessizliğine kadar her detay, bu dosyanın sıradan bir “kişisel skandal” olmadığını ortaya koyuyor.
Neden Serbest Kaldı? Soruşturma Genişleyecek mi?
Bu kadar ciddi bir olayda, şüpheli konumdaki Gökalp İçer’in ifadesi alındıktan sonra salıverilmesi kamu vicdanını sarsıyor. Kadının ölümüyle ilgili netlik kazanmayan tıbbi durum, otopsi raporu ve polis incelemeleri şeffaf şekilde kamuoyuyla paylaşılmadı. Uyuşturucunun kaynağı, evde kimlerin olduğu, aradaki temaslar ve telefon kayıtlarına dair henüz bir açıklama yok.
Bu Dosya Kapanmamalı
Medya, siyaset ve sermaye üçgeninde şekillenen bu karanlık olayın üzeri örtülürse, toplumun hukuka olan inancı daha da zedelenecek. Bu yalnızca bir uyuşturucu ölümü değil; adaletin eşit işlemediği, paranın gücünün kalkan olduğu bir düzenin somut örneği.
Şimdi herkesin sorduğu tek bir soru var:
Gökalp İçer’i kim koruyor? Ve neden?