Yılmaz Özdil: “Türkiye’nin reçetesi, Cumhuriyet Anıtı’ndadır”

featured
service

Akdeniz’den sonra Karadeniz’de sıkışan Türkiye’nin reçetesi, Cumhuriyet Anıtı’ndadır
1922…

Tam olarak yüz yıl önceydi.

Tam olarak yine böyle mart ayıydı.

Mustafa Kemal, büyük taarruzun son hazırlıklarını denetlemek üzere Akşehir’e geldi, beraberindeki heyette Rus elçisi Aralov da vardı.

Bir ağaç altında dinlenip sohbet ederlerken, Mustafa Kemal sordu, “Buraya çok yakın Cigidiya adında bir Rus köyü olduğunu biliyor musun?”

Aralov çok şaşırdı.

Bilmiyordu.

“Hadi seni götüreyim” dedi.

1850’li yıllarda Birinci Nikola döneminde çarlık rejiminin baskısından kaçarak, Osmanlı topraklarına göçeden Kazaklar’dı.

Peşpeşe iki otomobille geldiler.

Aralov’un şaşkınlığı daha da arttı.

70 kadar hane vardı.

Tipik Rus kıyafetleri giyen köylüler tarafından karşılandılar.

Rusça’yı Türkçe’den daha iyi konuşuyorlardı.

Kiril alfabesi kullanıyorlardı.

Slav yazı dili kullanıyorlardı.

Halbuki, o sırada köyde yaşayanların hemen hepsi burada dünyaya gelmişti, aralarında Rusya’yı hatırlayan yoktu, gören bile yoktu.

Buna rağmen, sanki hâlâ Rusya’da yaşıyor gibi yaşıyorlardı.

İkonalarla süslü kiliseleri bile vardı.

Geleneklerini göreneklerini sıkı sıkıya koruyorlardı.

Bunca yıl boyunca köyün kızlarından sadece biri Türk’le evlenmişti.

Aralov köylülerle uzun uzun sohbet etti, Rus yemekleri ikram edildi, laf lafı açtı, hepsinin derdi aynıydı, Türk yurdunda mutluydular ama, özellikle evlilik konusunda sıkıntı yaşıyorlardı, artık çarlık rejimi de olmadığına göre, baba ocaklarına, Rusya’ya dönmek istiyorlardı.

Aralov “Elimden geleni yapacağım” dedi.

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ!

Yılmaz Özdil: “Türkiye’nin reçetesi, Cumhuriyet Anıtı’ndadır”