Ortalık toz duman. Her yer ateş çemberine dönmüş durumda. Elbette hangi sebeple olursa olsun, bir kişinin milliyetinden, ırkından, inancından, cinsiyetinden dolayı; yaratıcısı olmayan bir başka kişi ya da grup tarafından – bireysel ya da örgütsel – hele ki devlet eliyle sistematik şekilde katledilmesi, asla ve asla kabul edilemez.

Hangi çağda yaşarsak yaşayalım, insanın kendi evladına bile fiziksel veya psikolojik şiddet uygulaması kabul edilemezken, birkaç farklı inanca veya etnik kimliğe silah dayayıp “Benim dediklerime itaat edeceksin, bana ve görüşüme hizmet edeceksin” demek... hele ki bunu İslam adına ya da İslami bir ad altında yapmak; bu, haşa “Allah da kim oluyormuş, ben varken” demekle aynı şey değil midir?

Sen ki onun saçının bir telini dahi yaratamazken, hangi cesaretle medeniyet adı altında ürettiğin savaş makineleriyle can almaya kalkışırsın? Bu soruya cevap arayanlar, zaten bu “IŞİD” meselesinin kimler tarafından beslendiğini, kimin ne emellerle bu oyunu kurduğunu kolaylıkla görecektir.

Her oyunda iki seçeneğiniz vardır: Ya yaptığınız hamlelerle oyun kurucuların oyunlarını bozarsınız; kuralları değiştirir, kendi doğrularınıza göre yeni bir oyun kurar, üzerinize oynananları yine onların silahlarıyla geri püskürtürsünüz… Ya da onların stratejilerine fark etmeden dahil olur, onların çıkarlarına hizmet eder ve sonunda da hiçbir kazanım elde edemeden arkaya baka baka yerinize çöker kalırsınız.

Gaziantep’te meşhur bir tabir vardır: “Mayın eşeği.” Kaçakçılar sınırı geçerken mal taşımak için değil, önden mayınları patlatsın diye değersiz gördükleri eşekleri gönderirler. Bu eşeklerin çoğu yolun sonunda zaten canını kaybeder. Kalanlar da bir sonraki sefere kadar yaşatılır. Ama asla ödüllendirilmez. Sadece başkalarının hedeflerine ulaşması için kullanılırlar.

Adına “cesur savaşçı” dense de, arkasından “seni unutmayacağız” şarkıları söylense de, o eşek, sadece başkalarının planı için öne sürülen bir piyondur. Kazananlar ise hep oyunun sahipleridir.

Nereden mi biliyorum? Bu sahneyi defalarca yaşadık. Çocuklarımız bile artık bu senaryoları ezberledi. Sokaktaki büyüklerin hâlâ anlayamaması, onları yeniden ve yeniden mayın eşeği yapılmalarının temel sebebidir.

Daha dün gibi: Irak’ta insanlar, “Amerika özgürlük getirecek” diye sevinç gösterileriyle askerleri karşıladı. Sonra özgürlüğün bedelini camilerde kadınlarının tecavüze uğramasıyla ödediler. Petrol yataklarının üzerinde yaşarken, benzin kuyruklarında sabahladılar. Aynı Allah’ın kulu olmalarına rağmen, sadece mezhepleri farklı diye komşuları tarafından bombalandılar.

Bunlar oldu. Hatta daha fazlası da olacak. Kim bilir...