‘Acil Eylem Planı uygulanmalı’

featured
service

Yuvarlak Masa’ya konuk olan 21 Numaralı Elektrik Sanayii komitesi üyeleri, COVID-19 sebebiyle büyük sıkıntıya giren reel sektöre yönelik bir Acil Eylem Planı uygulanmasını önerdiler. Standartların belirlenmesi noktasında TSE ile sanayiciler arasındaki bağın koptuğunu ifade eden üyeler, standartların hazırlanmasında sanayicilerden de destek alınması gerektiğini kaydettiler. Bu dönemde ayakta kalabilen şirketlerin önümüzdeki dönemde yeniden yapılandırma sürecine gireceğine dikkat çeken komite üyeleri, COVID-19 sebebiyle ertelenen borçların yine ödenemeyeceğini belirterek, uzun vadeye yayılan yapılandırma istediler. Özellikle savunma sanayiinde döviz bazlı yapılan sözleşmelerin ödemesinin 2 ay sonra sözleşmedeki TL üzerinden yapılmasının sıkıntı yarattığını dile getiren elektrik sanayicileri, Türkiye’de üretilmeyen ürünlere yönelik getirilen ilave gümrük vergilerinin de başta ihaleler olmak üzere maliyette önemli artışa sebep olduğunu vurguladılar.

Ankara Sanayi Odası Başkanı Nurettin Özdebir:
TSE’DE STANDARTLAR HAZIRLANIRKEN SANAYİCİLER DAHA FAZLA KATKI SAĞLAMALI

• Şimdi KGF’nin tamamına Hazine el koydu. Zaten limitleri de dolmuş durumda. Burada yeni bir yapılanma var. Bunu beklemek durumundayız. Ne olup bittiği konusunda bizim bir bilgimiz yok. Eskiden TOBB’un üyeleri varken hiç olmazsa bilgi alabiliyorduk.

Teminatlar meselesi var. Bunlar paraya bağlı olan şeyler değil. İhalelerde kullanılacak veya Eximbank’a verilecek teminat mektupları var. Bunlardan yararlanmamız gerekiyor. İşletme sermayesi ihtiyacı için de yararlanmak mümkün oluyordu. Bu yol herhalde önümüzdeki dönemde açılır diye ümit ediyorum.

Eleman konusu sadece bizim değil, bütün dünyanın sorunu. İnsanlar mavi yaka olarak çalışmak istemiyorlar. Bunun için çeşitli çalışmalarımız var. Mesleki eğitimden sorumlu yetkililerle toplantı yaptık. Bizim sürekli eğitim merkezimizde inceleme yapacaklar. İki tane kanun teklifi hazırlandı mesleki eğitimin daha cazip hale gelmesi için. Bunun yeterli olacağını düşünmüyorum. Burada sadece ücret desteği var. 10 seneye kadar Cumhurbaşkanı yetkisinde uzatılabilecek, yeni mezunların işe girdiklerinde hizmetlerin bir kısmının devlet tarafından ödenmesiyle ilgili. Benim başka bir teklifim var. Mevzuatımızda altyapısı olan bir konu. Bizde bir unvan kazanabilmek için mutlaka okula gitmek mecburiyeti var. Halbuki AB uyum yasaları çerçevesinde adına ECVET denilen, dışarıda kazanılmış tecrübelerin diplomaya dönüştürülmesi uygulaması var. Bu bizde uygulanmıyor. Teklifimiz, gerek meslek lisesinden mezun olanlar, gerekse diğerleri için geçerli olabilir. Bulundukları alanda belli süreleri kat etmek, belli sınavlara girmek şartıyla, mühendislik unvanına kadar giden bir uygulama yapalım ki insanlar meslekte kalsınlar. Alanlarında çalışırlarsa bu olsun. Elektrik bölümünden mezun olan elektrik işiyle iştigal eden bir işletmede 3 yıl çalışırsa teknisyenlik, 3 yıl daha çalışırsa tekniker, 15 yıl çalışırsa mühendis olabilmeli. Bunlarla diğerlerinin unvanları arasında da fark yapmak lazım. Almanya’da bu sistem uygulanıyor. Yani üniversite mezunu mühendis ve düz mühendis ayrımı var.

Bu konuda uzun süredir çalışıyorum. Ancak YÖK ve meslek odalarının buna karşı çıkacaklarını biliyorum. Sonuçta mesleki eğitimi cazip hale getirmemiz lazım. Diğer liselerden 4 kat daha pahalı eğitim alan çocukların da alanlarında istihdam edilmesi lazım.

Bu standartların asıl amacı bence ticarette bir nevi teknik engeldir. Herkes kendi kabiliyetleri doğrultusunda çıtayı oraya çekmeye çalışıyor. Bizim sanayicilerimiz bu işe çok fazla zaman ayırmadığı için oradaki bürokratlar da AB’ninkini tercüme ediyorlar. Hatta tercüme bile etmeden kapağını Türkçe takıp gönderiyorlar. Bu anlamda sanayicilerimizin de biraz bu konuda alakadar olmaları lazım. Komisyonlarda emek vermek lazım. Bunun için TSE belgesi aldığınız zaman bir farkınızın olması lazım. Eskiden TSE belgesiz malların satışı elektrik sektörü başta olmak üzere yasaktı. Şimdi merdivenaltı iş yapanlar da var.

Emek Elektrik Endüstrisi A.Ş Genel Müdürü Zafer Arabul:
REKABET, MALİYET VE FİYAT ODAKLI MÜCADELEYE DÖNÜŞECEK

• Ülkemiz 2019 yılı ihracatı ortalama kg fiyatı 1,1 dolar iken, sektör ihracatı ortalama birim satış fiyatı kg başına 7.4 dolar olarak gerçekleşmiştir. Yaklaşık 450 firma, 90 bin civarında kişiye istihdam sağlayan orta yüksek teknolojisiyle Türkiye’ye çok ciddi katma değer sağlamakta, yan sanayisi ve çalışanların aileleriyle birlikte en az 2 milyon kişiye etki etmektedir.

Türk Elektromekanik Sanayinin yaklaşık olarak yüzde 90 ı KOBİ’dir. Sektörün cirosunun yaklaşık olarak yüzde 30’u ihracattan sağlanmaktadır. Sektörün ihracat yaptığı öncelikli ülkelerin genel özelliklerine baktığımızda Orta Asya, Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerinin yatırımları petrol ve emtia fiyatlarıyla doğrudan ilişkilidir. Fiyatların artması veya azalması o ülkelerdeki yatırımları direkt olarak etkilemektedir. 2020 ve 2021 yılı içerisinde, ayakta kalabilen Elektromekanik Sektöründeki firmalar yeniden yapılanma sürecine girecektir. Bu süreçte öncelikli olarak standartlara uygun imalat yapan, her türlü kural ve kanuna uyan yerli üreticiler desteklenmelidir. Özellikle bazı stratejik malzeme ve hizmetler (örneğin; silisli sac, trafo yağı, izolasyon kağıdı, yüksek gerilim güç laboratuvarı gibi) yurt dışından tedarik edilmektedir. Bu tip stratejik ürünler devlet politikası olarak benimsenmeli ve mutlaka yerli olarak üretilmesi sağlanmalıdır.

Dövize bağlı hammadde ve ara girdi fiyatları artmaktadır. Son dönemde emtiaya gelen indirimler dövizin artışının etkisiyle maliyetlere tam olarak yansıyamamış daha sonra emtia fiyatlarındaki artışlarla birlikte maliyetler iyice artmıştır.

Firmaların ödemeler dengesi bozulmuştur. Daha önce vadeli alınabilen ürünler, güven ortamının kaybolmasıyla birlikte nakite dönmüş bunun sonucu finans akışı etkilenmiştir.

Finansman destek kriterlerinde zor durumda olan firmalara yönelik bir düzenleme olmadığı için (vergi, SGK, banka, vb. borcu firmalar) bankalara yapılan başvurularda ihtiyaç sahiplerinin önemli bir kısmı bu desteklerden yararlanamamaktadır. İşyerlerinin düşen ciroları ve mücbir sebeplerden dolayı ertelenen devlet borçlarının ödenemeyeceği çok net gözükmektedir. Devlet borçları günün koşullarına uygun olarak bir yapılanmaya ihtiyaç duymaktadır.

Üretimine devam eden, istihdam ve katma değer sağlayan, mühendislik ve hizmet şirketlerine uzun vadeli en azından 2021 yılı sonuna kadar sürecek bir destek programına gereksinim duyulmaktadır. Proje bazlı finansman, yatırım ortaklığı gibi modellerle esnek finansman sağlanması. Varlık Fonunun bu amaçla «private equity» gibi hareket etmesi ve yatırımcı olması.

Eptim Elektrik İnşaat ve Ticaret Ltd. Şti. Yönetim Kurulu Başkanı Nihat Güçlü:
TÜRKİYE’DE ÜRETİLMEYEN ÜRÜNLERE GELEN İLAVE VERGİ MALİYETİ ARTIRDI

• İthalat rejimi kararı ile 5 bin civarında ürüne yüzde 40 oranlarında ilave gümrük vergisi getirildi. Biz savunma sanayiine yönelik çalışmalar yapıyoruz. ABD ve Uzak Doğu ülkelerinden temin ettiğimiz ürünler Türkiye’ de üretilmiyor. İhaleye giriyoruz ve o günkü uygulanan gümrük vergilerine göre hesaplamalar yapıp teklifler veriyoruz. Getirilen ilave vergiler 2020 yılı Eylül ayı içerisinde kaldırılacak diye üretici firmaya hammaddenin yarısının Ekim ayı sonu itibari ile almak istediğimiz söylenmiştir. Fakat belirtilen bu süre 2020 yılı sonuna kadar uzatılınca ortada kaldık.

Bu sıkıntıların mutlaka çözülmesi gerekiyor. 2020 yılı Mart ayının ikinci yarısından itibaren vergi ve sigorta primleri 6 ay süre ile ertelenmişti. İşletmeler bu nedenle ödeme yükümlülüklerini yerine getirmekte zorlanacaklardır diye düşünüyorum. Bir kez daha 2021 yılına yayılarak yapılandırma yapılması faydalı olacaktır. Bu işletmeleri ayakta tutacak ve kullandıkları kredileri bir şekilde ödeme imkanı sağlayacaktır.

Yaşanan sıkıntılardan bir diğeri de; savunma sanayine yönelik çalışan işletmeler ile döviz bazlı sözleşmeler yapılmaktadır. Bu tarz sözleşmelerde; mevzuat açısından döviz faturası kesilir ama altına o günkü uygulanan kur üzerinden TL yazılır. Bu demek oluyor ki, ödeme 2 ay sonra yapıldığı zaman TL kısmından yapılıyor, bu sefer karşı taraf ile sıkıntı yaşanıyor. Sonuç itibari ile; ya sözleşmelerdeki döviz miktarı ya da ödemenin yapılacağı gün geçerli olan kur üzerinden TL ödemesi yapılmalıdır. Bankalar hem kredi hem teminat mektubu konusunda katı kurallar uygulamaya başladılar. İşletmeler yaptıkları sözleşmelerde avans teminat, kati teminat mektubu alıyor. Bankalar “Bu Teminat Mektubu paranın bizim şubeye gelmesi koşulu ile” diye bir ifade koymaya çalışıyorlar. Bu da iki taraf arasında hoş karşılanmıyor. Ayrıca gelen avansın bir kısmına bloke konuluyor. Zaten ayakta durmak için zor şartlarda çalışılıyor. Böyle bir maddenin konulması işletmelerimizi zor durumda bırakıyor.

Elektromekanik Sanayiciler Derneği Genel Sekreteri Erdoğan Öktem:
PROJE İHRACATINI TEKNİK ŞARTNAMESİYLE BİRLİKTE YAPMALIYIZ

•Türkiye’de ihracatı kalıcı olarak artırmak istiyorsak, mutlaka olabiliyorsa finansı ile birlikte proje ihraç etmemiz lazım. Yurt dışında üstlenilmiş müteahhitlik hizmetlerinin 2019 yılındaki miktarının19.1 milyar dolar olmasına karşın aynı koşullarda üstlenilmiş proje ihracatı ise 191.8 milyon dolardır. Proje ihracatını teknik şartnameleri ile birlikte yapabilsek, kendi ürünlerimizi kalıcı ve sürdürülebilir olarak daha fazla pazar bulma ve satma imkanımız olacak ve ihracatımız da artacaktır. Buradan da görülüyor ki Türkiye her ne olursa olsun, müteahhitlik hizmetlerinde de çarpan etkisi gösteren mutlaka ama mutlaka yurt dışına proje İhracatını artırmalıdır. Silisyumlu sac ile ilgili çok çalışmam var, söz konusu ürünün Türkiye’de üretimi için neler yapılabileceği konusunda. Ancak, bu ürünün doğru değerlendirilmesi konusunda kritik bir konu daha var. Halen yapımına başlanılmış bulunan Yüksek Gerilim Kısa Devre Güç Laboratuvarı. Kısaca (DLK) (Deney Laboratuvarı Kompleksi) Sayın ASO Başkanımız bu projeye çok emek vermişti. 450 milyon dolar gibi para harcama öngörüsü bulunmaktadır. Ancak bu laboratuvarda test edilecek ürünlerde kullanılacak ürün yok. Havacılıkta bir kural vardır, apronda duran uçak para kazanmaz. Boş duran laboratuvar da para kazanmaz. Bunun tek koşulu da “Silisyum Sacı” Türkiye’de “Milli ve Yerli” olarak üretmektir. Bu konuda çok çalışma yaptık, belirli bir noktaya getirdik. Fakat mevcut konjonktür buna izin vermiyor, ya da çıkış noktası aranıyor ama bulunamıyor.

Radsan Elektromekanik A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı Süreyya Çetin Tekin:
TSE İLE SANAYİ ORGANİZE ÇALIŞAMIYOR

• Eskiden beri süregelen bir problemimiz var. Kalite kontrolü konusu. TSE ile sanayicinin organize çalışamaması önümüzde problem olarak duruyor. Şimdi kaliteli ürün yapan firmalarımız var, test laboratuvarları var. Bir bakıyorsunuz, başka birisi çıkıyor, Bu trafoyu ben de sararım diyor. Teorik olarak hesaplamalarını bilen birisi trafoyu çalıştırır ama bu arada böyle insanların ortaya çıkıp, piyasada kaliteyi düşürmüş olmaları, köklü ve Türkiye’nin geleceğine yatırım yapan firmaları haksız rekabete sokuyor sanayici olarak. Bir darbe yedirmiş oluyor. Bu bakımdan hem kalitesiz ürün yapanların engellenmesi, hem de TSE ile kalite konusunda omuz omuza güzel bir çalışma ortaya koymayı büyük ihtiyaç olarak görüyorum. Ben bir dönem 3 sene standart hazırlama komitelerinde çalışan tek sanayiciydim. Onun dışında bir dönem daha devam ettirdim ama ara dönemde görev almadım. Buradaki gördüğüm yapı şuydu, standart hazırlayan grupların hepsi bürokrat. Yani ek gelir kazandırmak için seçilmiş devlet memurlarından oluşuyor, bir tane sanayici yok, sanayiciyle doğru dürüst ilişki kurmayan, Avrupa’nın kabul ettiği standartları doğrudan yayınlayan, uluslararası standart anlamında da hiç emek harcamayı düşünmeyen TSE anlayışı var ortada. Bu, sanayiciye büyük sıkıntı veriyor. Bir örnek verirsek, Siemens bütün dünyaya mal satıyor. Avrupa’da kendi standardını hazırlıyor, ilgili standartlardan geçiriyor.

Biz çeşitli anlaşmalara imza attığımız için aynı anlaşmadan dolayı, aynı standarda uygun mal yapıp ona göre test ettirmek zorunda kalıyoruz. Şimdi böyle bir yapıda tamamen yurt dışı firmaların, kendi ticari geleceğini koruması için geliştirdiği argümanlardan hareket ederek üretim yapıyoruz ve kaybediyoruz. Bunun çözümü vardır. Önceki TSE başkanının (Sebahattin Korkmaz) bir felsefesi vardı. Daha çok ulusal standart hazırlayıp ülkemizde yapmaktı. Ulusal standart çalışması konusunda sanayiciyle bir bağ kurulamıyor. Sanayici haklı olarak, yani TSE belgesi almanın bir faydasını göremeyince korsan firmalar sizin belgeli ürettiğiniz ürünleri rahat rahat yapıp satabiliyorsa, o zaman sanayicinin de TSE’ye güveni kalmıyor. Halbuki ulusal standart çalışmaları başarılı bir şekilde yürüse sanayicimiz kendi ürününü bu standartta tarif edecek, testleri yurt içinde yapılıp dışarıya döviz ödenmeyecek ve uluslararası standart yerine ulusal standartla mal talep eden kurumlar için ülke ekonomisine katkı sağlanacak. Uluslararası bir firma da ürününe Türkiye’ den belge alıp satmak zorunda kalacaktır. Bu ürünlerimiz Avrupa ürünlerine göre daha kalitesiz olacak anlamına kesinlikle gelmez.

EMS Elektro Mekanik İnşaat Mühendislik San. ve Tic. Ltd. Şti. Yönetim Kurulu Başkanı Şeref Birdal:
İŞÇİLİK MALİYETİ ARTARKEN, BİZİM SATIŞ FİYATLARIMIZ AZALIYOR

•Türkiye’de sürekli asgari ücret her yıl bir komisyon tarafından otomatik artırılıyor. Diğer işçi ücretleri de buna bağlı olarak artıyor. Fakat aldığımız işlerin fiyatının da artması tersine azalıyor. Dolayısıyla şirketlerin büyümesi, yeni ürün geliştirmesi imkansızlaşıyor.

Kârlılık düştüğü için şirketlerin gelişmesi zayıflıyor. Girdi maliyetleri artıyor, rekabet karşısında fiyatlarımız aşağı çekiliyor. Yeni yatırım ve yeni ürün geliştirmek zorlaşıyor.

Dünya Haber

‘Acil Eylem Planı uygulanmalı’