Yılmaz Özdil yazdı: “Medine hurmalı kestane ballı manda yoğurdu”

featured
service

Yeni Şafak gazetesine anlattı… “İlkokulda harçlığımı çıkarmak için kağıtlı şeker satardım, simit 10 kuruştu, Kasımpaşa’daki bir taş fırından akşamları 2.5 kuruşa bayat simit alırdım, annem onları file içinde buhara yatırırdı, ertesi gün top sahasında 5 kuruşa satardım.”

Sabah gazetesi hayatını dizi yaptı… “Okula giderken soğuk günlerde dahi otobüse binmezdi, Kasımpaşa’dan sahile yürür, sandalla Balat’a geçer, Balat’tan okula kadar yürürdü, durumları müsait değildi, Eminönü’ne yürüyerek gider, limon satardı.”

New York’ta Levin Enstitüsü’nde konuştu… “Küçük Tayyip okula yaya giderdi, yoksul büyüdüm, otomobilimiz yoktu, ayakkabılarım delik deşikti, yağmurda kışta ayaklarımın kızardığını bilirim.”

Açılım vesilesiyle Dolmabahçe’de topladığı sporculara konuştu… “Spor ayakkabılarım yırtıktı, yenisini alacak gücümüz yoktu.”

Trt’de “Ben Öğrenciyken” isimli programda anlattı… “Okula yamalı ayakkabılarla gidiyordum, annem bakraçlara buz koyardı, su ve simit satardım, kağıt yumaklarından, bez parçalarından top yapardım.”

Uluslararası Teknoloji Kongresi’nde anlattı… “Yoksuldum, çocukken oyuncağım yoktu, uçurtma alamazdık, gazete kağıtlarından, undan yapıştırıcıyla uçurtma yapardık, bez parçalarını yumak haline getirir, bununla futbol oynardım, uzunca bir telin ucuna tahtadan teker takardım, tozlu sokaklarda araba diye onunla oynardım.”

atv’de anlattı… “Yeri geldi simit sattım, yeri geldi su sattım, yatılı arkadaşlarıma kartpostal satardım, lisedeyken arkadaşlarımın çoğu Anadolu çocuğuydu, evlerine kartpostal gönderiyorlardı, kartpostalı temin yoluna gittim, Cağaloğlu’ndan 100 tane kartpostal aldım, arkadaşlarıma sattım, bitince yürüyerek gidiyor, tekrar alıyordum, böylece harçlığımı çıkarıyordum.”

Beyaz Tv’de “Usta’nın Hikayesi” belgeseli yayınlandı… “Çocukken hiç bisikletim olmadı, bisiklet alabilecek durumda değildik.”

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ

Yılmaz Özdil yazdı: “Medine hurmalı kestane ballı manda yoğurdu”